Dalgaların İçinden...
Sanılanın aksine ben miniciğim... Tanımanız için nefesinizi tutup dibe dalmanızın şart olduğu... Kimsenin tam olarak kabuğunu kıramadığı... Bununla övünmem. Ara sıra kabuğunu azıcık açıp tuzlu suda boğulan saçma minicik işte... Kabuğumu kendim bile kıramam. Kalbim inci dolu, irili ufaklı ve renkli renkli... Bunların tamamını paylaşmak istememek bencilliğimden değil, yanlış anlaşılmasın. İncilerin değerini bilecek, anlayacak biri olduğuna inanmam ki... Buna rağmen incilerin çoğunu paylaştıklarım vardır. Bazılarıysa, tam bu değerde olacakken parçaladıklarım... Neden mi? Bazen hayal kırıklığı, bazen umudu kesmek, bazen de sadece boş yere... Aklındakini diline dökebilen minicik... Okyanusumda kaybolurum. Kendi kendimi bulamam, kimi nasıl arayayım? Güneşi suyun dibinden izlemek, dalgalar yüzünden her saniye yıldız kaydığını sanmak gibi... Ve bir dilek tutmak... Hiç görülmemiş derinliklere kadar giderim ve incilerimi tekrar kalbime dökerim, unutmamak adına. Sonra ayı izlemek için yapışırım kocaman bir kayanın üzerine. Ay ışığında yosunlarla şarkı söyler, kıyıya kadar gelip taş koleksiyonum için inceleme yaparım. Kabuğum o kadar hafif rüzgarım o kadar kuvvetlidir ki, dalgalarla dans eder ve ritme kulak veririm. Suyun dibini dağın zirvesine tercih ederim. Kusursuz değilim. Kabuğum tam olarak kırılmamış olabilir ama incilerim paramparçadır. Yine de inatla gülümsemek...
Aslında tüm hayatım bir akvaryumdan ibarettir, okyanus sandığım...
Kocaman gözlerimden olsa gerek...
Aslında tüm hayatım bir akvaryumdan ibarettir, okyanus sandığım...
Kocaman gözlerimden olsa gerek...
Yorumlar