İlk adım, ilk okul, ilk öpücük... Bir ilk!

Yaşam çizgimizde bazı ilkler vardır. İlk adım, ilk okul, ilk öpücük... Bugün size bir ilkimden bahsedeceğim. Hayır, hayır! Öpücük değil. Evet hınzır hınzır gülüyorum şuan. Biraz geriye gidelim mi, ne dersiniz?

Yıl 2008. Küçük bir elf kızı Seviye Belirleme Sınavı denilen meretin ilk deneklerinden. Sınava deliler gibi çalışmış! Hayali ne mi? Ablasının okuduğu yerde okumak: Çapa Anadolu Öğretmen Lisesi. Sınavdan çıktı, huzurlu... Dershanede 390-400'leri gören biri olarak içten içe umutsuz. Daha yükseleceğine imkan vermiyor. Yükselemedi de zaten. 393 puan ile kaldı, bırak Çapa'yı o güzelim puanla İstanbul'da hiçbir Anadolu Lisesi tutturamadı. Hayatının ilk sınavıydı ve o geçemedi. Bakırköy'de küçük bir düz liseye kaydını yaptırdı. Küçük elf kızı yeni arkadaşlar da edinemedi. Bir kaltağın yüzünden on birinci sınıfa kadar dışlandı, alay konusu oldu. Sonra da bir açıldı tam açıldı diyeceğim ama açılamadan üniversite sınavı... Kızımız çok heyecanlı değil, büyük bir ciddiyetle okuldaki ve evdeki tüm zamanını test çözerek geçiriyor. Olayın farkında. Çünkü istediği bölüm Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik! Yine yüksek bir bölüm. YGS sınavına 3 ay kala kızımızın dedesi vefat ediyor. Kızımızın psikolojisinde acayip gelgitler var ama kızımız bunun farkında olduğu için kendini iyice kitaplara gömüyor, kütüphanelerden çıkmaz oluyor. Eve ne zaman gitse güçlü kalması söylendiği için ağlayıp yıkılamıyor çünkü. YGS sınavı... Herkes LYS'ye önem ver dediği halde elf kızımızın yüklendiği sınav. 364 alarak Türkiye çapında 50 bin küsür sıralamada kalıyor, okulunda ise ikincilik elde ediyor. Kızımız bu sefer daha da umutlu... PDR 420-380 barajında ve bu sefer koca bir ülke imkanı var. LYS'ye asılıyor ama ne asılmak! Ne matematiği ne geometrisi çok iyi. Ama matematikten 25-30 net hedefi var, ki denemelerde bu hedefe yaklaşıyor. Dershanede 400'leri zorlamaya başlıyor. Sınava bir gece kalaya kadar üç saatlik uykuyla çalışıyor. Sonra sınava giriyor. Matematik sınavından ağlayarak çıkıyor kızımız. Heyecandan hiçbir şey yapamamış! Sonuçlar açıklanıyor. Bu güzel elf kızı TM'de 364 küsür puanla tam 64500. sırada. TS puanıyla ise 7500! Kızımız çok düşünüyor ama TS'nin fayda etmeyeceğini anlayınca yüzünü toplumdan bireye ulaşmaya çeviriyor ve Sosyoloji'ye yöneliyor.

Sosyoloji... Belki hayatımın şansı, belki hayatımın hatası... Ama asla ilk hayalim olmayan bir bölümdü. Tam 65400 ile alan okula 64500. sıradan giriyorum. Ne acayip! Okuduğunuz şu cümleye kadar gördüğünüz üzere ben bu hayatta hayal ettiğim bir şeyi hiç kazanamadım. Hayal ettiğim okul, hayal ettiğim bölüm, hayal ettiğim meslek... Hepsi hayallerimin yan dallarındakiler. Bundan şikayetçi değilim ama hiç hayalimi elde etmenin heyecanını tadamadım. Bu ilk oldu. Geçen yıl bilenler bilir isteyerek, bir sürü hayal kurarak Erasmus sınavına girip 34 puanla çakılmıştım. İsmek'in İngilizce kursu ile biraz daha renklenen hayatım, yıkılmış bir hayalimin ihtimali ile grileşmemeliydi. Bu yıl ablamın ve ailemin ısrarı ile kendimi birden yine Fındıklı'da İngilizce sınavında buldum. Hiç olacak diye düşünmezken, tam tamına 60 puan alarak sınavdan geçtim. Bence şansa balaydı, ailemce kursun etkileriydi, ablamca yaptığım kelime ezberleriydi. Şu kısacık elf ömrüm boyunca ilk defa ama ilk defa bir umut ışığı doğdu. Okul sonuçlarını beklerken bir de ne göreyim! Kocaman "YEDEK" yazıyor. O umut ışığının içimde sönüşünü anlatamam size. Koordinatörlüğü olasılık sorularımla daha hiçbir şey belli değilken kitlemeye başladım. Çünkü içim içimi yiyordu. Ağır bir strese girdim. Yerleştirme sonuçları rüyalarıma girmeye başladı. Haftalar geçiyor ama hala bizim durumumuz belli değil. Her gün stresten burnum kanadı. Her saat başı maillerimi yeniliyordum, bu bazen yarım saate bazense dakikalara düşüyordu.

Geçen Cuma... Ağa Kapısı'nda arkadaşımla oturmuş hasta hasta kar şerbetimi içiyorken mailleri yeniledim ve ne göreyim! Açıklanmış... Hiç umudum yok ama yüreğim hopluyor heyecandan. Ben ne SBS, ne YGS, ne de LYS sonuçlarında böyle heyecanlanmıştım. Hiç ihtimal vermezken Hamburg Üniversite'sine yerleştim. Ama Hamburg... Dil yeterliliği isteyen, Einzelapartment denilen tek kişilik daireleri 500€'ları bulan acayip pahalı bir şehir. Hauptbahnhof'ta el açmalıyım ki orada karnım doysun. Eğitim açısından okul on numara diğer tercihlerimden Wien hariç hepsine on basar ama el açmam lazım işte. Ya da 6-15 kişilik odalarda kalmak... Dil sertifikası da istiyor! Üstelik orada devam dil kursları da paralı! Gitmekten vazgeçmek... Koordinatörümle konuşmalıydım, durumu anlatmalıydım. Ya da vazgeçmeliydim. Koordinatörüm yardımcı olmayı reddederse kocaman bir hayalim daha geçmişimin çöplüğüne karışacaktı. Ama anlayış gösterdi, sabırla dinledi. Cuma'dan bugüne öyle sıkıntılı, öyle yüreğimi daraltan bir süreç geçirdim ki... Vazgeçersem buna bir daha şansım olmayabilir, bir daha asla kazanamayabilirim. Vazgeçmezsem ve Hamburg olursa kardeşlerimin üniversiteye hazırlığını baltalamış olurum. Ve bir dil kursu daha Sosyoloji ile ite ite yürüttüğüm ilişkimi uzatır.

Dün... Dün ilk defa sevinçten hüngür hüngür ağladım! Ve de anneme sarılarak! Genelde ağladığımda üzerime çöken ağırlığın nefesimin kestiğini hissederim. İlk defa bu kadar hafif hissettim. İlk defa hayalimdeki bir şeyi kimseye de kendime de zarar vermeyecek şekilde elde ettim. İlk defa savaştım böylesine! Vazgeçmek yerine... Hayatımda ilk defa onların benimle gurur duyduklarını hissettim.

Hayatım boyunca hep düştüm, ilk defa düşüşümü durdurup ayağa kalkabildim. Kendi ayaklarım üstünde durabileceğim. Küçük bir dünya kurup kendimi büyütebileceğim.

Peki nereye mi gidiyorum? Mainz!

Mutlu kalın! Hayallerinizden ümidinizi kesmeyin!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Olası Sevgiliyle Yapılabilecek Olası Aktiviteler Listesi.

Ben Sana Nasıl Uyduysam...