Paralel evrende, çok çok uzak bir galakside...

Ben, gezgin bir ruhum. Bedenden bedene dolaşırım. Düşünceden, düşünceye... Ötekiden, berikiye... Tıpkı sen gibi. O, biz, siz, onlar ve diğerleri... Her kişi zamirinin kendine ait, farklı bir yaşantısı var. Hepsi, birbirine göre öteki. Hepsi, birbirine göre barbar. Yabancı, köylü, kültürsüz, uygarlıktan uzak veya görgüsüz. İçlerinden hangisini beğenirsen O'na dersin. O, o çünkü. O, sen değil. Veya tam aksi... O, sen. Sen de O'sun. Bu mümkün mü? Ben, mümkün olduğunu düşünüyorum. Ben, Sen ile empati kurabilirsem barbar demeden başka kültürü kendi kültürünün yerine koyabilirim demektir. Peki bunu nasıl yapacağım? Burnunu topluluk içinde silen biriyle nasıl empatı kuracağım? İğrenmeyecek miyim? Eğer benimsersem neden iğreneyim ki?

Ben, bir Amerika yerlisiyim. Gelen sözde Amerikalılar benle hiç empati kurmadı. 'Eski usül' avlanmama, yarı çıplak olmama, dilime ve dinime "Uygar değil!" dendi. Görgü kuralları, sofra adabı, giyim kuşam... Sözde Amerikalı, beyaz adam, Bana, "Sana uygar olmayı öğreteceğim. Size medeniyet getireceğim!" dedi. Siz diyerek benle beraber tüm siyah adamları ötekileştirdi. Ve medeniyet getirdi mi? Zaten var olan bir medeniyeti yok mu etti? Var olan bir medeniyeti yok etti, elbette ki. Beyaz adam siyah adamların kültürünü tam olarak yok edemedi ama güçlerini sömürdü. Ve ötekileştirme işini bir üste taşıdı. Sözde Amerikalı beyaz adam, sözde Amerikalı beyaz halkına katmadı siyah adamları uzun zaman boyunca. Lavabolarını bile ayırdı. Okullarını bile. Dışladı! Yakın bir döneme kadar, bu böyleydi. Yin ve Yang bile değildiler. Sonradan, değişti. Hala daha değişmekte... Mesela, Amerikalı beyaz adam gitti yerine siyah adam geldi. Amerika yerlileri hala kültürlerini zor da olsa sürdürüyor. Maya Uygarlığı'nın takviminden korkup 'barbar'ların kıyametinden Şirince'ye sığınan beyaz adamlar oldu.
Ben, Amerika yerlisi bedeninden sıyrıldım hemen. Afrika yerlisi bedenine girdim. İlk başlarda her şey güzel, kültür Amerika yerlisi kültürüne benzer, tek fark yazı yok. İlkel kıyafetler falan filan derken, bir grup İspanyol'a denk geldim. İspanyollar baktı benim perişan halime. Dediler ki "Konuştuğunun yazısı bile yok. Bundan Sen olmaz! Anca anca O olur." Afrika yerlileri Siz bile olamadı, beyaz adamlar için. Onlar oldular. Hiç kimse oldular. İş gücü oldular. Maden oldular. Beyaz adam her zamanki gibi dedi "Size medeniyet getireceğiz!" Tren yolları yaptı. Madenleri taşımak kolaylaşır hem... Fakat bu sefer beyaz adam o kadar kolay -Amerika'yı keşfettiği kadar kolay- keşfedemedi Afrika'yı. Yerliler direndi. Onlar, direndi. Direndim. Beyaz adamlar, sıtmadan öldü bir süre. Yabancı ot ve hayvan zehirlerinden, öldü. Ama sonra, uygarlığı konuşturmaya karar verdiler. Bastırmaya çalışmadan, liderimle görüşmek istedi. Afrika yerlileri bayram yeri gibi hazırladı etrafı. Bayram gibi kuşandılar altınlarını. Süslenip, püslendiler. Gösterişleriyle korkutacaklardı beyaz adamı! Fakat bilmiyorlardı üçkağıdı. Ben de bilmiyordum. Beyaz adam geldi, ani bir saldırıyla hepsini savunmasızca katletti. Yerliler, imparatorlarına o kadar sadıklardı ki tahtırevanın altında bir kişi ölünce yerine hemen başkası geçiyordu. Uzunca süre, imparatora ulaşamadılar. Sonra, ulaştılar. Ve onu hapsettiler. Kaçanları, kurtulanları da işçi olarak çalıştırdılar. Sonra imparatora söz verdiler "Bizim için şunları yaptırabilirsen özgürlüğünü bağışlarız." diye. Sözlerini tuttular da. İmparatorun ruhunu bedeninden ayırarak, özgürlüğe kavuşturdular. Sömürebildikleri kadar sömürdüler. Ama bu haklarıydı sonuç olarak! Çünkü onlar açık tenli ve soylular. Dilleri var. Dinleri var. Büyük bir uygarlıkları var. Ve yerliler, onlara karşı çıkmaya kalmışlardı. Ben mi? Çoktan girdiğim bedeni kaçarcasına terk etmiştim.
Sonra gittim Ortodoks-Katolik kavgasının içine daldım. Ortodoks oldum, Katolik'in ötekileştirmesini gördüm. Bu sefer yerli ruhum yoktu ama. Uygar bir Ortodoks idim. Karşımdakini ötekileştirip bunu yaparken Sen'i keşfettim. Ötekileştirdiğime Sen dedim. Ötekileştirilen de, bana Sen dedi.
Sıkıldım. Bir prensesin ruhuna girdim. Ama ne prenses! Rum prensesi. Güzeller güzeliyim, nezaket abidesiyim. Kendimi Venedik kontuyla evlendirilirken buldum. Gelin gittiğim sarayda çatal kullanmam fazla kibarlık olarak nitelendirildi ve lanetlendim! Çok şanssızım. Hep öteki... Kendinden olmayanı lanetleyen insanlar var etrafımda. Anlıyorum ki, içinde bulunduğum lanetli beden hastalıktan ölecek. Başlıyorum tekrar gezmeye...
Alevi oldum, Sünni tarafından ötekileştirildim. Öyle ki sünni biriyle evlenme izni vermediler bana, sünni kesimin neredeyse tamamı karşı çıktı. Almanya'ya gittim. Yahudi oldum. Hitler geldi, saf Alman ırkı dedi. Geri kalanları ötekileştirdi. Bunla da kalmadı, yok etti.
21. Yüzyıla kadar gittim. Kadın oldum. Bir baktım, kocam beni dövüyor. Erkek için ötekiyim! Neymiş, etek giymişim. Namussuzmuşum! Törelere göre ölmeliymişim, başka türlü temizlenmiyormuş bu namus. Başım açık geziyorum diye erkek tahrik oluyormuş. Başı kapalı gezen kadına göre de ötekiymişim! Hamilelikte kadının sokağa çıkmaması gerekiyormuş! Ne doğru. Kadın çünkü, cinsel bir objedir. Karnındaki bebek, kocasıyla seviştiğinin habercisidir. Saygı duyulmamalı buna. Kocası kim ki! Kocasını doğuran da pazarda hamile hamile alışveriş yapan bir anne adayı değildi sanki? Çok süslenirse yollu, bakımsızsa kezban! Ortaçağ'a da bakınca kadın okul okuyamaz, ayıp! Kitap okursa, baş kaldıracağı düşünülür. Yanlış yola sapar, kocasına karşı çıkar!
21. yüzyılda da gördüm böyleleri hala var.
Neyse, Ortaçağ zamanına geri gittim. Yeniçağ-Yakınçağ falan güzel değil zaten. Köylü oldum. Soylular tarafından aşağılandım. Eleştirildim. Dışlandım. Çünkü şaraba bandığım ekmeği ısırmıştım. Kıyafetim düzgün değildi. Zamanında soylular da aynıydı. Sonradan bu kurallar çıktı. Buna rağmen, geçmişten daha ileri gittiklerini sanarak kendileriyle aynı eğitimi almalarına bile izin verilmeyen köylüleri -beni aşağılıyorlar.

Paralel evrende, çok çok uzak bir galakside... Ben, gezgin bir ruhum. Sen de olurum. O da, biz de, siz de, onlar da. Ama genelde, biz olmayı tercih ederim. Geri kalan tüm kişi zamirlerinin kişiyi öteki yaptığına inanıyorum. Ben, sen, o, siz, onlar diye bir şey varsa da bu Biz'in kendisidir. Ben, Sen'dir. Sen, O'dur. Ve Onlar, -yani bunlar- Biz'dir.
Biz, birçok Amerika yerlisiyiz. Dünyaya hakimiz. Gelen sözde Amerikalılar bizle empati kurdu. Bize yardım etti. Onlar da Biz oldular. Medeniyeti kültürlerimizi birleştirerek getirdik. Gelişe gelişe, paylaşa paylaşa eşit bir şekilde bugüne geldik. Tek bir masum yerli ölmedi. Sömürülmedi. Sömürgenin tam tanımı bile yok dünyada, hala. Kilise de bizden bir şey almadı. Cennetten yer kiralamadık, ücretsiz yer verdiler! Görgü denilen şeyi hep beraber öğrendik, benimsedik. İnsanlığımızı gizlemedik. Sümüklerimizi de. Ama sadece... Benimsedik işte. Zorlamadık birbirimizi. Böyle kabullendik. Bizi, olduğumuz gibi sevdi bizden olan -eski sözde- Amerikalılar. Kültürümüzü, devam ettiriyoruz. Eksiksiz bir şekilde. Dilimiz hala canlılığını koruyor. Ayinlerimiz de. Dünyada Kızılderililer olarak çok seviliyoruz. Beyaz çocuklarla aynı okulu, aynı lavaboyu paylaşıyoruz. Başımıza gelen liderin rengiyle kimse ilgilenmiyor.
Biz, birçok Afrika yerlisiyiz. Dünyanın madenine sahibiz. Ve bunlar bizim. Zenginliğimiz dillere destan. İspanyollar bizi katletmek yerine kabullendi. Biz de yuvamızı onlara açtık. Bize yazıyı getirdiler. Ekonomimizi onlarla paylaştık. Ve kültürlerimiz kaynaştı. Birbirimizi böyle sevdik, kabullendik. Ve onlar da bizden oldu. Dünyaca ünlü yerli hekimlerimiz var. Çünkü İspanyollar hastalıkları bizim üstümüzde kullanmak yerine bizle beraber çözümledi. Dinimize saygılılar, bizi kendi dinlerine hiç zorlamadılar. Biz de onların kültürlerine saygı duyduk. Anadan doğma vücutlarını kapatmalarına saygı duyduk. Beraber geliştik, gelişiyoruz. Her günümüz bir bayram havasında, en güzel kıyafetlerimiz ve altınlarımızla beraberliği kutluyoruz. Tren maden de, yerli yabancı yolcu da taşıyor. Ağaçların ardında gizlenmek yerine her zaman beyazlarla sahilde eğlence düzenleyebiliyoruz ya da ormanın içinde. Onların evlerine girince, onların ev kurallarına uyuyoruz. Bizim evimize girince, bizim ev kurallarımıza uyuluyor. Ama bunlar yakında alışveriş sayesinde tek bir ev kuralına dönebilir. Dünyaca, siyah adamlar olarak çok seviliyoruz. İnanışımızın getirdiği ayinler, kutlamalar dünyanın en önemli dinleri arasında yer almamızı sağlıyor. Beyaz adamlar için insanlık paradan daha önemli, onları çok seviyoruz.
Ben, bir sünniyim. Bir Alevi ile aynı görüşü paylaşmasam da dini bir topluluğun baskısı altında kalmadan beraber olabiliyorum. Ailesi beni reddetmiyor. Benim ailem de onu. Farklı kültürlerden gelmiş olabiliriz. Ama sentezlenebilecek şeyler bunlar. Hiçbir zaman kimse için öteki olmadım. Kimse de benim için öteki olmadı.
Ben, Almanya'da yaşayan bir Yahudi'yim. Hitler, insanlığı savunan ırka önem vermeyen bir adamdı. Saf Alman ruhu yaratmak istedi ama. Almanların eski, insanın iç dünyasına önem veren o ruhunu... Yarattı da. Almanlar dahil herkes Hitler'i çok sever. Böyle güzel bir yaşam sürüyorsak, ona borçluyuz. Çünkü bizi kabullendi. Kara kaşımızla, kara gözümüzle. Dinimizle, geldiğimiz ülke ile...
21. yüzyıldayım. Ben bir kadınım. İstediğimi giyiyorum. Ne kocam, ne sevgilim, ne babam, ne dışarıdaki herhangi biri bana karışıyor. Çünkü beni böyle kabul ediyorlar. Toplumumuz, ailemiz gibi. Rahatlıkla biz diyebiliyorum, ailemmiş gibi. Başım açık çıkınca başı kapalı hiçbir kız dini bakımdan önyargılı gözle bakmıyor bana, hele erkekler hiç oralı bile olmuyor. Toplumumda namus ruhta, iki bacağımın arasında değil. Hamile kadınlara kimse kötü bir şey demiyor. Tam aksi ışıklarda bile ellerinde poşet filan varsa yardım ediliyor. Ellerinden tutulup karşıya geçmesine yardım ediliyor. Toplumumda kadın bir insan, cinsellikle alakalı bir obje değil. Kimse kadına bu gözle bakmıyor. Herkes kadının kendi benliğine bakıyor, tıpkı erkeğinkine baktığı gibi. Süslü püslü kadınlara veya bakımsız kadınlara kimse sesini çıkarmıyor. Herkes kendisine uygun yaşıyor. Ortaçağ'a dönüyorum. Kadınlar erkeklerle eşit şartlarda eğitim alıyorlar. Kimse cinsiyeti yüzünden kimseyi okuldan mahrum bırakmıyor. 21. yüzyılda da durum aynı. Yakınçağ-Yeniçağ güzel. Sevdim. Gelecek parlak gözüküyor. Hiçbir insan bir başkası için kötü düşünmüyor. Ve her insan kendi kültürünü başkasıyla sentezleyip istediği Biz'i yaratıyor. Sırf meraktan Ortaçağ'a dönüp bir daha baktım ama. Köylü olarak buldum kendimi. Soylular yoldan geçerken eğilip selam veriyor. Az evvel sildiğim sümüğümü önemsemeden. Onlar bunu yapmıyor evet, ama benden iğrenmiyorlar. Ne güzel. Ekmeğimi ısırıp tekrar şaraba banabiliyorum. Kimse beni rencide etmiyor. Herkes kendi görgü kuralı dediğini yaşıyor. Geçmişten daha ileri gidiyoruz, soylular ve köylüler olarak. Aynı eğitimi alıyoruz. Birbirimizden hiç tiksinmedik. Şiirlerimiz, şarkılarımız hep övgü dolu! Birbirimize yüce bir saygı duyuyoruz ama.

Ah paralel evrenler. Sayısızca paralel evren var. Ben doğru-yanlış birini resmetmeye çalıştım. Çok ütopik bir düşünce, herkesin birbirini insan olarak kabul etmesi. Hatta o kadar ütopik ki, hayalimde canlandıramıyorum. İnsanlar, birbirlerini küçümsemek için dünyaya gelmiş gibi birbirlerine sataşır sürekli. Dünya'da öteki kavramı olmasa kendi kimliğimize ben de diyemezdik ama. Kendi kimliğimizin olması için, karşımızdakinin farklı olması gerek. Yukarıda Biz diye bahsettiğim bu değil ama. Biz diye bahsetmek istediğim Biz'in içinde çeşit çeşit farklı kimlikte Ben var. Ama hepsi, birbiriyle barışık. Birbirini kabullenmiş. Keşke mümkün olsa hayallerine girmeyeceğim. Güçlünün, güçsüz olanı ezmesi insanın hamurunda var. Hangi paralel evrene gidersek gidelim en sonunda bu ütopik düşünceyi bozacak birisi çıkacaktır. Daha cinsiyetleri -insan cinsini demek bence daha doğru- ötekileştiriyoruz. Önümüzde gelecek nesillerle sonsuza dek yol alacağımız bir zaman dilimi var. Dünya düz değil. Yuvarlanıp gidiyoruz işte. Tarihin içinde...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Olası Sevgiliyle Yapılabilecek Olası Aktiviteler Listesi.

Yeşil Başlıklı Kız ve Cenever

İlk adım, ilk okul, ilk öpücük... Bir ilk!