Film Gibi Rüya.. (:

"Nasıl çalıştıracağımızı galiba ben biliyorum" diyerek öne atıldım.. Anahtarı yerden alıp heykelin ellerinin arasına yerleştirdim.. Odayı yeşil, loş bir ışık sardı.. Gittikçe sivrisinek vızıltısı gibi olan ses yükseliyor, kulaklarımızı tırmalıyordu.. Gözlerimi sımsıkı kapamıştım..

Gözlerimi açtığımda kendimi başka bir odada buldum.. Bir koltuk, sehpa ve sürahiden başka birşey yoktu burada.. Az evvel emir veren adam elindeki örtüyü -yada battaniye- inceliyor, bir yandan da odanın ortasında duran orta yaşlardaki profesörle konuşuyordu..
"Buraya niye ve nasıl geldiğimizi bilmiyorum profesör.... Ah, işte bir bardak su.. Biraz dinlenin.. Sizin bilgileriniz bizi bu yerden kurtarabilir.."
"Teşekkür ederim Yüzbaşı ama ben, buradan çıkmanın yolunu bildiğimi sanmıyorum.."

Profesör tam bardağı almışken "Dur! Sakın o koltuğa oturma!" diye bağırdım.. İkiside şaşkın şaşkın, burada olduğumu yeni farketmiş gibi bana bakıyordu.. "Neden?" diye sordu profesör.. Açıklamam gerekiyordu ama nasıl? Kelimeler dudaklarımdan dökülmeye başlamıştı bile.. "Profesör o.." Parmağımla koltuğu işaret ederek..."O kötülükle zehirlenmiş" dedim.. Şimdi ikisi bana daha büyük bir şaşkınlıkla bakıyordu.. Sözlerime devam ettim "O koltuk zehirli.. Ve hemen buradan gitmelisiniz.. Bu yer tuzaklarla dolu.."
Yüzbaşı şaşkın ve sinirli bir ifadeyle profesörün elindeki su bardağını alıp koltuğa döktü.. Su daha koltuğa, örgü yastıklara dokunamadan buharlaştı.. "Sen, sen bunu nasıl biliyorsun.."
"Sadece bir histi, bir tür sezgi" dedim ve odadan çıktım.. Koşmaya başladım.. Başka birini görebilmek için etrafıma bakınarak koridorları aşıyordum .. Hemen arkamdan profesörle yüzbaşının ayak seslerini duyuyordum.. Ve onları bulduk, diğerlerini, anahtarın odasında -lanetlenmiş olarak..-

Bu odaya girmemeliydik, anahtarı çalıştırmamalıydık.. Artık çok geç..Duvarların arkasına saklandık bizi göremesinler diye... Sonra onlardan birini gördüm... Ruhu, içinde kısılı kaldığı bedenden ayrılmaya çalışıyordu.. Ama anahtar buna izin vermiyordu.. Profesörün nefesini tuttuğunu hissettim.. Yüzbaşı ise şaşkınlık içinde donakalmıştı..

Birden karşı koridordan biri göründü.. Dehşet içinde lanetlilere bakan biri.... Yaşayan biri.. Lanetliler birden ona doğru yürümeye başladılar.. Ve içlerinden birisi elini yaşayanın omzuna koydu.. Dediğini duyduğumda kanımın donduğunu hissettim..
"Kendin Değilsin..!"
"Kendin ol.."
Yaşayanın gözleri bir an, hüzün içinde parladı ve donuklaştı.. Bedeni titriyor, ruhu kaçmaya çalışıyordu.. Artık o da diğerlerinden biriydi.. Korku içinde benliğimle savaşmaya başladım.. Lanetlilere gözükmeden oda oda kaçıyorduk.. Ve bir son bulduk.. İlk odayı.. Başımın döndüğünü hissettim..

Bu kötü duygu geçince gözlerimize inanamadığımız bir olay oldu.. Tüm duvarlar kapılarla kaplıydı.. Lanetlilerin sözleri kulağımda çınladı.. Dönüp diğerlerine baktım.. "Kendiniz olun, kendiniz gibi davranın, bebek gibi ağlayın, emekleyin.. İlkokulda öğrendiğiniz alfabe şarkısını okuyun.. Ve 'Bu benim' dediğiniz zaman kendinizin hissettiğiniz kapıyı açın.." İkiside endişe içinde başını salladı.. Tüm geçmişimi düşündüm... Ve bir kapıya yöneldim.. Kapıyı açtım ve karanlığa daldım.. Dehşet içinde uyandım....

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Olası Sevgiliyle Yapılabilecek Olası Aktiviteler Listesi.

Ben Sana Nasıl Uyduysam...

İlk adım, ilk okul, ilk öpücük... Bir ilk!