Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Varmış Bir Yokmuş

Resim
Parmaklarını sayardım tek tek, avucunun bütün hatlarını ezberlerdim usulca. Eğer... En sessiz adımlarla yaklaşırdım kalbine, duyabileceğin en tutkulu şarkılarla... Öyle bir gelirdim ki sana kesin kaçıp gitmek zorunda kalırdın. Hiç o kadar uzağa seyahat edememiş olsam da denerdim. Çünkü sen duvardaki bir çatlak arasından sızan dilek feneriydin ve gözlerine yerleşmişti Kuzey'in ışıkları. Bense sönen ufak bir yıldızdım sadece, on yüz bin milyon yıl uzakta... Yaşamım vardı, keşfetseydin. Ama bunu düşünsen hiç olamazdın. Yok ederdim seni varlığın için. Bitmek tükenmek bilmeyen bir karadeliğe düşerdin daha kimseyi kurtaramadan. Bana verdiğin tınılar adına... Işığımı gözlerine hapsettim, ruhuna dalgalanmalar bıraktım. Şimdiyse sonsuz bir denizin dibinde, uzayın en derin noktasındayım. O çok korktuğum yokluğun içindeyim. Yani... Eriyecektin ya da kendi boşluğuma gömülecektim. Bundan kaçılabilir miydi ki? Işıklar evinin yolunu bulmanda sana rehberlik ederken beni kemiklerime kada...

Sistem Geri Yükleme

Sevdiğimiz her şeyi bağlarız. Köpeğimize tasma takar zincirle bağlarız. Kuşumuzu çok sever, kafese kapatırız. Sevgilimizi çok sever, göz hapsinde tutarız. Biz sevdiğimiz her şeye tasma takar bağlarız. Hayvanat bahçeleri kurar, sevgimizi ve ilgimizi çeken hayvanları kafeslere kapatırız. Bizim sevgimiz tutsaklık içerir, özgürlük değil. Eğer bir şey özgürse, o yalnız ve çaresizdir; muhakkak acilen sevilip tutsak edilmelidir. Her şeyin bir bedeli var; sevgininki de tutsaklık. Bencil ve hırçın tutkularımızın, karşılanması gereken tüm ihtiyaçlarımızın, kadrolu ve sözleşmeli birer işçisiyiz. Bize yaşatılan hazlara aşığız; onu sağlayan kaynağa değil. Biz kendimize bile değil kontrol edemediğimiz taleplere aşığız. Korkulara biat eden, panik ve çaylak bir tetikçiyiz. Derinlerde aciz bir köleyiz, yüzeyde ise, asalet timsali bir kral ve kraliçe. Gerçekte biten hiç bir şey yok; çünkü henüz başlayan bir şey yok. İki kusur buluşur ve yalan çoğaltır. Hatalı ve eksik kopyalar her gün biraz daha çoğal...

Paralel evrende, çok çok uzak bir galakside...

Ben, gezgin bir ruhum. Bedenden bedene dolaşırım. Düşünceden, düşünceye... Ötekiden, berikiye... Tıpkı sen gibi. O, biz, siz, onlar ve diğerleri... Her kişi zamirinin kendine ait, farklı bir yaşantısı var. Hepsi, birbirine göre öteki. Hepsi, birbirine göre barbar. Yabancı, köylü, kültürsüz, uygarlıktan uzak veya görgüsüz. İçlerinden hangisini beğenirsen O'na dersin. O, o çünkü. O, sen değil. Veya tam aksi... O, sen. Sen de O'sun. Bu mümkün mü? Ben, mümkün olduğunu düşünüyorum. Ben, Sen ile empati kurabilirsem barbar demeden başka kültürü kendi kültürünün yerine koyabilirim demektir. Peki bunu nasıl yapacağım? Burnunu topluluk içinde silen biriyle nasıl empatı kuracağım? İğrenmeyecek miyim? Eğer benimsersem neden iğreneyim ki? Ben, bir Amerika yerlisiyim. Gelen sözde Amerikalılar benle hiç empati kurmadı. 'Eski usül' avlanmama, yarı çıplak olmama, dilime ve dinime "Uygar değil!" dendi. Görgü kuralları, sofra adabı, giyim kuşam... Sözde Amerikalı, beyaz adam, ...