Kayıtlar

Temmuz, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dengesiz ve Yeşil Başlıklı Kız.

Seni çok sevebilirim. Çok çok da sevebilirim. Çok çok çok da sevebilirim. Belli edebilirim. Belli etmeyebilirim. Gülümseyebilirim. Ağlayabilirim. Uykularım kaçabilir. Kaçmayabilir. Sürekli seni düşünebilirim. Kafamdan hiç çıkmayabilirsin. Buna rağmen hiç bir şey belli etmeyebilirim. Duygularımı açık açık söylemeyi bırak belirtemeyebilirim. Varlığımı hissettiremeyebilirim. Utanabilirim. Kıskanabilirim. Sana yazabilirim. Yazmayıp bekleyebilirim. Seni hasta edebilir miyim bilmem ama sana hasta olabilirim. Deli deli dolaşabilirim. Sana aşık olabilirim. Dengesizim lan ben! İnsanın kendini bilmesi güzel bir şey tabii. Bu kadar olasılık içinde ne yaptım peki? Olasılıksızı seçtim. İmkansızı seçtim. Seni seçtim, Pikaçu. Pikaçu kadar sevimli olduğunu biliyor musun? Çarpıldım sana resmen. Ha bi de duvar çarptı filan o ayrı mevzu da. Hep duygusal duygusal mı yazıcam ya. Sıkıldım, kendimden sıkıldım. Gel Pikaçu kaçalım biz. Hala dalga geçiyorum, ne yüzsüzlük bu. İyi ki okumuyor. Okuyor mu yok...

"Happily Ever After!"

"Gökyüzünün perdeleri açıl desem açılır mı? Masalların ülkesine sonbaharda kar yağar mı?" İnanır mısınız? Gökyüzüne bakıp çok açıl dedim. Yıldızlar parıldadı sadece. Sonra düşündüm, anladım. Yıldızlar beyaz. Kar gibi. Tane tane. Farklı farklı. Gökyüzündeki perde açıldığı an değil kapandığı an görüyoruz ama onları. Sonbaharda tadından yenmeyen bir söz bu, kulağımın bir köşesinde fısıldarım kendime. Benim masallarımın ülkesinde hep sonbahar bu yüzden. Her yer bembeyaz. "Uyan uyan uykulardan, sonsuz sırlar arasından. Gökyüzünün kapısından, bana yıldız toplar mısın?" Kar tanelerimi tek tek toplayıp gökyüzünden düşmeden getirir misin bana? O tanelerin birine bile değmem ki ben. Bana getirene kadar sen onları, erirler yok olurlar. İstemezler beni, gökyüzüne ait onlar. Parıldamalılar. "Rüzgarların tahtındasın..." Vay be bir de rüzgarın kralı olmuşsun. Kaf Dağı'nda yaşarmışsın diye duydum. Neresiymiş orası, İstanbul'da mıymış? Denizin en dibi mi, gökyü...

Kuzuluk Şarkısı

Siz bilir misiniz diyeceğim de nereden bileceksiniz. 11-12 yaşlarındaydım. Kuzuluk - Akyazı'da iken bir şarkı uydurmuştum. Mantar topluyorduk. Mantarlara şarkı yazmıştım. Sonra o şarkı her yıl söylene söylene büyüdü "Kuzuluk Şarkısı" oldu. Bu yeteneğimi diğer tüm yeteneklerim gibi babamdan almışım. Babasının kızı derler ya işte, tam ondan! Şarkı sözlerini yazıyorum buraya ki, sizin de dilinize dolansın filan. Hem de hiç unutmayayım. Kuzuluk Şarkısı Orada bir mantar var uzakta, O mantar, bizim mantarımızdır. Yesek de, pişirsek de, O mantar, bizim mantarımızdır. Orada bir palamut var uzakta, O palamut bizim palamutumuzdur. Sincaplara versek de, O palamut, bizim palamutumuzdur. Orada bir bazlama var uzakta, O bazlama bizim kahvaltımızındır. Yesek de, saklasak da, O bazlama bizim kahvaltımızındır. Orada bir kelebek var uzakta, Ne yapıyor çok belirsizdir. Yakalasak da, sevsek de, O kelebek çok sahipsizdir. Orada bir Kuzuluk var uzakta, O Kuzuluk, biz...

Al yüreğimi, koy oraya bi yere.

Bak, kalpsiz daha iyiyim. Daha güzelim. Daha ışık saçarım. Düşünmem kim ölmüş, kim sevmiş, kime ne demiş. Kıskanmam ki. Al yüreğimi koy bi yere. Ben rahat, sen rahat. Ya da kendi yüreğimi mi çıkartıp bıraksam bir köşeye. Oh mis işte. Kandırdım! Ehe. Kalbinin tamamını bana vermemişken kalbimi sana verecek kadar şapşal değilim. Aşık oluyorum dediysem de o kadar değil, abartmayalım. Yine de istersen aşk böceği ol, istersen cırcır böceği ol, istersen ağustos böceği olup başımda şarkı söyle. Ben varım, sen de varsan. Vazgeçmedim de, henüz. Ama daha kovalamayacağım. Kaçanı kovalama sırası sende. Ben aslında yoğum. Saklambaç çok iyi oynarım. Sakın gözünü kırpma, arkana bile bakma. Sobelenirsin. Anlayacağın, hala aynı duygularla: "My love..."