Operada Bir Hayalet, Işık ile Hiçliğin Arasında... Lades!
Aşk öyle bir şey ki... Ansızın yakalıyor insanı. Dünyadaki hiçbir zıtlığın önemi kalmıyor. Göz yumuyorum, gözlerimi o kadar sıkı kapatıyorum ki, körleşiyorum. Körlüğümü bağırmak, haykırmak istiyorum. Sesim inceliyor, bir meleği korkutacakmış gibi yumuşaklıkla çıkıyor. O, bir melek çünkü. Duvarlarda, borularda, operada! Her zaman benimle. Aklımın içinde... "Christine! Christine!" diye sesleniyor bana sanki. Ben, melekleri ağlatamam. Çocukluk! Aşk, bir çocuk oyunu. Bu yüzden ne saf, ne de masum. Çünkü hiçbir çocuk saf ve masum değil! "Hikaye hep aynı şekilde biter. Peter Pan seslenir: 'Güle güle Wendy!' Ve sonra Wendy de ona seslenir: 'Sana her zaman inanacağım Peter Pan!'" Wendy inanır. Christine'in Raoul ile olan aşk yeminlerine inanması gibi. Melek sandığı bir hayaletin ise ona "Beni sevmelisin!" demesi, sevilecek biri olduğuna inanması gibi. İnanç, güven ve peri tozu! Aynı çocuksu bakışlar ile... İnanıyorum. Bir gül ile bir yüzük......